10 milyon şifrenin sızdırılma sebebi

Kıdemli bir güvenlik araştırmacısı olan Mark Burnett, geçtiğimiz hafta içinde 10 milyon internet kullanıcısına ait kullanıcı adı ve şifreyi blog sayfasında yayımladı. Son zamanlarda karşılaştığımız en ilginç eylemlerden biri olan sızıntı, 84.7 MB’lık BitTorrent dosyasının içeriğinden çok amacıyla öne çıkıyor.

Siber güvenlik alanında birçok araştırma yayınlamış olan Mark Burnett, blog sayfasında 10 milyon şifre yayınlayarak FBI’ı karşısına alan bir hareket yaptı. Uluslararası basında belirdiğinde bir hacker saldırısı olduğu sanılsa da, Burnett’ın güvenlik açıklarına dikkat çekmek için gerçekleştirdiği eylem tutuklu gazeteci Barret Brown’ı da akıllara getirdi.

Torrent dosyasını sunduğu uzun blog yazısında FBI’ın neden kendisini tutuklaması gerektiğini izah eden Burnett, bazıları kredi kartı bilgileriyle bağlantılı olsa da kullanıcı adı ve şifrelerin kimseyi tehlikeye düşürmeyecek şekilde sunulduğunu belirtti. Örneğin, e-posta adreslerinden alan adı kısmını çıkararak bilgiye erişim imkanını kısıtladı.

Burnett, amacının kimseye zarar vermek olmadığını, tersine yasadışı erişimlere karşı kimlik bilgilerinin daha iyi korunmasına dikkat çekmek istediğini söyledi. Burnett, adını hiç kullanmasa da 2012’de Anonymous ile bağlantısı olduğu öne sürülerek suçlanan ve hapis cezasına çarptırılan Barret Brown davasını da akıllara getirdi.

Tutuklama ne kadar doğru?

Şahsi bilgilerin ne kadar kolay elde edilebildiği konusunda FBI’a önemli bir ders veren Burnett, tartışmalı bir dava sonucunda tutuklanan Brown’a yöneltilen suçlamaların üzerinden geçilmesini sağlayabilir.

Guardian’ın yanı sıra Onion, Vanity Fair ve Huffington Post için yazan araştırmacı gazeteci Brown, Anonymous ile 2011’de bağlarını kopardığını açıklamıştı. Ancak devlet kurumları ve üniversitelerin siber saldırılarına en ufak tahammülü olmayan FBI ile başı 2012’de belaya girdi. FBI Eylül 2012’de bir YouTube videosunda federal bir ajanı tehdit ettiği öne sürülen Brown, iki ay sonra 12 ek suçlamayla daha karşılaştı.

brown_barrett
Barrett Brown [Fotoğraf: FreeBarrettBrown.org]

Suçlamalardan bir tanesi, ABD’nin saygın jeopolitik istihbarat firması Stratfor’un 2011’de hack’lenmesinde yer almasıydı. Bu davada tutuklanan ve maksimum hapis cezası olan 10 yıla çarptırılan Anonymous’a bağlı hacker Jeremy Hammond, Aralık 2014’te Guardian’a yazdığı makalede, ‘Brown’ın sızdırılan materyalle neredeyse hiç bağlantısı olmadığını’ yazmıştı.

Hammond, hapis cezasından kurtulmak için kendisi dahil birçok hacker’ı ifşa eden LulzSec’in eski lideri ‘Sabu’ lakaplı Hector Xavier Monsegur tarafından ele verilmişti. Sabu FBI’a muhbirlik yaparak tüm suçlamalarından kurtulmuştu.

‘Brown, cezasının hafifletilmesini Aaron Schwartz’a borçlu olabilir’

Hacker’lara karşı önlem: Acımasızlık

Lizard Squad ve Guardians of Peace gibi örgütler FBI’ın en yeni dertleri olabilir. Ancak halen nasıl yapıldığı bilinmeyen Sony Pictures saldırısının da gösterdiği gibi ABD’nin çekinmesi gereken çok fazla tehdit var ve ellerindeki silahlar fazla değil.

Kimliği tespit edilen bir hacker’ın muhbire dönüştürülmesi ve ortaya çıkarılanlara verilen cezalar elleri kolları fazlasıyla bağlı olan istihbarat yetkililerinin önlemlerini maksimuma çıkarıyor.

Brown’a gelince… 63 ay hapis ve 225 dolar hapis cezası, birçok suçunun hafifletilmesi sonucu geldi. Bu iyi bir şey ancak gizliden gizliye bunu Aaron Schwartz’a borçlu olduğunu düşünüyorum. Schwartz’ın ölümüne giden süreci ise tekrar hatırlamak gerçekten üzücü.

Şifre kontrolü için araç

Batı’da birçok güvenlik uzmanı Burnett’ın sızdırdığı 10 milyon şifrenin kontrol edilmesi için araçlar sundu.

Türkiye’de ise bunu Batuhan Katırcı yaptı. Kendisine teşekkür ederken şifrelerin size ait olup olmadığını bakmak isterseniz TIKLAYIN.

Titan’ın en büyük denizinde 90 gün

NASA, Güneş Sistemi’ndeki en önemli iki hedefinden biri olan Titan’ı keşfetmek için robotik denizaltı projesini geliştirdi. Robotik denizaltının Kracken Mare denizinde gerçekleştireceği 90 günlük görev hakkında yeni bilgiler sunuldu.

ABD için uzay keşfinde en önemli iki hedef kuşkusuz Jüpiter’in uydusu Europa ile Satürn’ün uydusu Titan. Her ikisi de buzul olan gök cisimlerinin sıvı göl ve okyanuslara sahip olması, insanlığın gelecekteki muhtemel yaşam yerleri olarak belirlemelerini sağlıyor.

NASA’nın Titan ve Europa keşiflerine olan ilgisi, 2011’den bu yana dikkatle takip ettiğim gelişmelerden bir kehanet üretmeme yol açtı: NASA, ESA, Çin ve Rusya’nın ilk hedefi olan Ay, 3D yazıcılar ve gelişmiş yapay zekalı robotların uzay keşfinde öne çıkacakları ilk test alanı olacak. Asteroit madenciliğinin ardından, ikinci safha öncesindeki en önemli durak, yani Mars gelecek. 2030’lu yıllardaki Mars görevinin başarı elde etmesi, daha uzak yerlere yani Titan ve Europa’ya gidebilmek demek…

Elin oğlu 2040’lara doğru Mars’a robotlarla koloniler kurmaya başlarken, 2045 hedefi buzul uydular olacak. Mars’ın kutuplarındaki suyu kullanılabilir hale getirmek, oraya adım atacak ülkelerin Titan ve Europa öncesinde önemli bir tecrübe kazanmasını sağlayacak.

Titan ve Europa’ya da bayrak dikilmesinin ardından, sıra ‘uzaya çıkamayan geri kalmış milletlerin’ halledilmesine gelecek. Bu aşamada, bugün Üçüncü Dünya Savaşı’nı çıkarmayarak uzay keşif projelerini riske atmayan ülkelerin, fazla nüfusu termonükleer savaşla mı temizleyeceği, yoksa uzay işçileri haline mi getireceğini bilemiyorum. Ama bu ihtimalleri göz ardı da etmiyorum.

‘Robotik denizaltı -183 derece sıcaklıktaki hidrokarbon içinde yüzmek zorunda’ 

Titan’a dönersek…

NASA, Haziran 2014’te Yenilikçi Gelişmiş Konseptler Programı (NIAC) kapsamında Titan’a gönderilecek robotik denizaltı projesini destekleme kararı almıştı.

Dünya’nın daha soğuk versiyonu olarak da kabul edilen Titan, metan döngüsüne sahip bir atmosfer içeriyor. Atmosferde sıvı halde bulunan metan, yağmur halinde düşerek Titan üzerinde hidrokarbon göl ve denizler oluşturuyor. Cassini uzay aracı tarafından yapılan gözlemler, denizlerin en az 200 metre derinliğine sahip olduğuna dair veriler elde etmişti.

NASA’ya bağlı Glenn’s COMPASS Team ve Uygulamalı Fizik Laboratuvarı tarafından geliştirilen denizaltı projesi, 2000 kilometre genişliğindeki Kracken Mare denizinde 90 gün sürecek bir keşif görevi hedefliyor. Denizaltı denizin derinliklerinden Dünya’ya veri gönderemeyeceği için Titan’ın yüzeyine denizaltıyla iletişim kuracak donanımların da indirilmesi gerekiyor.

Görevin ne zaman gerçekleştirileceğini belirlemek için henüz çok erken. Ancak NASA ekibinin birçok zorluğu aşması lazım. Bir tanesi, Kracken Mare’nin yaklaşık -183 derece çılgın soğuk olması. Neredeyse metanın donma noktasına yakın olan bu sıcaklığın yanı sıra, denizin dalgalı olduğu da biliniyor.

Robotik denizaltı ekibi, 46’ncı Ay ve Gezegen Bilimi Konferansı’nda sundukları bilgilerde, Titan’ın kimyasal yapısı ve yaşam barındırma potansiyelini araştırmak için Kracken Mare’nin derinliklerine inmenin şart olduğunu belirtti. Titan’ın oluşumu ve geçmişi hakkında çok önemli bilgiler sağlayacak olan keşif, kabuğundan çıkan insanlığın Güneş Sistemi’ne yayılması adına da çok önemli bir adım teşkil edecek.

Keşiflerin önemi sadece yaşam alanını genişletmek değil yeni yaşam türleri bulmak adına da son derece önemli. ‘Europa Report’ filminde konu edilenlerin, Titan’da da karşımıza çıkmaması için bir sebep yok.

Bir zamanlar böyle kar yağardı

Kuzey Amerika her yıl olduğu gibi son derece sert bir kış geçiriyor. ABD ve Kanada’da arabalarını kar yığınından çıkarmaya çalışan insanların fotoğraflarını görmek alıştığımız bir durum haline geldi. ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’nin (NOAA) yayımladığı bir fotoğraf ise ‘halinize şükredin’ der gibi.

Küresel ısınmayı savunacak halim yok ancak bu terimin henüz var olmadığı yıllarda dünyanın çok daha soğuk kış ayları geçirdiği kesin. En azından bu durumun Kuzey Amerika için geçerli olduğunu söyleyebiliriz.

NOAA’nın Instagram hesabında gördüğüm ve çenenim sarkmasına neden olan fotoğraf, 9 Mart 1966 yılında Kuzey Dakota eyaletinde çekilmiş (ünlü Deadwood dizisinin eyaleti).

NOAA, ABD’lilerin karla boğuştuğu günlerde geçmişten bir alıntı yapmak istemiş. Dr. Herbert Kroehl’in arşivinde alınan fotoğraf, saatte 112 kilometre hızla esen kar fırtınasının ardından çekilen bir ‘tren yolunu’ gösteriyor. Evet, elektrik direğinin tepesine kadar ulaşan karların altında bir yerlerde tren gömülü.

Bugün kuraklık soruna yardım edebilirdi

Olağanüstü kar yağışı, düz alanlarda 100 cm, dağlık arazilerde ise 12 metreye ulaşan bir kar yığınına neden olmuş. Okul ve işyerleri kapanırken, gazeteler çalışmayı durdurmak zorunda kalmış ve tüm ulaşım araçları iptal edilmiş.

Küresel ısınmanın bu denli kar yağışına neden olmaması kesinlikle iyi bir gelişme olarak gösterilemez. Sonuçta bugünün teknolojisiyle bu kar depolanabilir ve kuraklıktan kırılan California’da kullanılabilirdi.

Fotoğraf ilk yayımlandığında ‘Sanırım buralarda bir yerlerde bir tren olacaktı’ yazısıyla kullanılmış. Fotoğrafın orijinaline NOAA arşivinden ulaşabilirsiniz.

Boeing 737’yi yeniden boyamak

Virgin Blue şirketinin bir zamanlar Brisbane ile Sydney arasındaki seferlerde kullandığı Boeing 737, firma adının değişmesi üzerine yeniden boyandı. Uçağın yeni sahibi Virgin Australia, dev bir makinenin nasıl baştan sona yeniden boyandığını gösteren harika bir video hazırladı.

Gizmodo’da gözüme çarpan video, günlük hayatımızın akışı ardında görmediğimiz sayısız detaydan sadece bir tanesi. 18 boyacının üzerinde 11 gün çalıştığı ve 260 litre boya kullandığı uçak, yeni görünümüyle uçuşlara başlamış durumda.

Kurgusu son derece güzel hazırlanan videoda yer alan bir diğer bilgi, toplam çalışmanın 1200 saat sürdüğü. Verilen emeğe değdiği gibi videoyu izlemek de son derece keyifli.

Nikon’dan gökyüzü fotoğrafçılığı kamerası: D810A

Nikon, gökyüzüne meraklı fotoğrafçıların yüzünü güldürecek yeni bir ürün sundu: Dünyanın astro-fotoğrafçılık için geliştirilen ilk Tam Kare DSLR kamerası olan D801A.

Nikon, astro-fotoğrafçılık için geliştirilen ve D810 modelinin gelişmiş versiyonu olan D810A’yı sundu. Dünyanın gökyüzü fotoğrafçılığı için geliştirilen ilk Full Frame, yani Tam Kare DSLR kamerası olan D810, özel tasarım kızılötesi (IR) filtresi sayesinde 656,3 nanometre dalga boyundaki kırmızı ışıkları görebiliyor ve 36.3 MP çözünürlükte fotoğraflar elde ediyor.

Işık hassasiyeti son derece yüksek olan kamera 4, 5, 8, 10, 15, 20, 30, 60, 120, 180, 240, 300, 600 ve 900 saniye (15 dakika / Uzun Pozlama M modu) perde hızına sahip. EXOEED 4 görüntü işlemcisine sahip olan D810A, ‘Electronic Front Curtain Shutter’ modu sayesinde uzun pozlamaları etkileyen titreşimleri büyük oranda ortadan kaldırıyor.

Nikon, Full HD (1920×1280) piksel 50/60 progressive scan video çekebilen D810A’yı genel fotoğrafçılık için tavsiye etmiyor. Mayıs ayında nakliyatı başlayacak olan kameranın 3800 dolardan satılması bekleniyor.

Nikon, D810A ile çekilen fotoğraf örnekleri de sundu:d810a_01 d810a_02 d810a_03 d810a_04

Samsung yeni Ar-Ge laboratuvarı kuruyor

Güney Kore’nin elektronik devi Samsung, üretimden Ar-Ge’ye geçiş sürecinde üç alana odaklanan teknoloji laboratuvarı kurma kararı aldı.

Samsung’un özellikle Çin piyasasında liderliği bir yıl içinde Xiomi’ye kaptırmasının ardından mobil cihaz piyasasında hızla güç kaybettiği düşünülebilir. Ancak Galaxy Note 4 ile phablet, Galaxy S Gear ile akıllı saat sektöründe göz ardı edilemeyecek bir performans gösteren Samsung, stratejisini ağırlıklı olarak Ar-Ge odaklamış durumda.

Samsung’un 2015’ten itibaren yeni nesil teknolojiler geliştirmeye odaklanacağı, 21’inci yüzyılı yönlendirecek maddelerden biri olan grafene gösterdiği önemle ortaya çıkmıştı. Samsung Gelişmiş Teknoloji Enstitüsü’nde (SAIT) grafen bazlı yarı iletken geliştirmek için yoğun bir çalışma yapan Samsung, şimdi de yeni bir ileri teknoloji laboratuvarı kuracağını duyurdu.

Guardian’dan edindiğimiz bilgiye göre, Samsung’un yeni laboratuvarı drone, robotik, 3D yazıcı ve görsel gerçeklik teknolojilerine odaklanacak. Samsung’un mobil birimine bağlı olmasına rağmen bağımsız hareket edecek olan laboratuvar, robotik elektrik süpürgesi ve Oculus ile işbirliğiyle geliştirilen Gear VR başlığı gibi teknolojilerin devamını getirecek.

Korea Times’a bilgi veren Samsung, bağımsız çalışacak birimin ‘hemen sonuç verecek standart cihazlar değil, şirketin üretim yeteneğini artırmaya yarayacak çözümler sunacağını’ belirtti.

‘5 yıl içinde tüm cihazlar çevrimiçi olacak’

Nesnelerin İnterneti alanında geri kalmaya hiç niyeti olmayan Samsung, bu alanda da ciddi bir yatırım planlıyor. Samsung CEO’su BK Yoon, Nesnelerin İnternetini (IoT) bir standart haline getirerek beş yıl içinde bireysel çalışan ‘aptal cihazların’ tümünü birbirine bağlamayı planlıyor.

Yoon, Las Vegas’ta düzenlenen CES 2015’te, IoT alanına 100 milyon dolar yatırım yapacaklarını ve tüm Samsung cihazlarının beş yıl içinde internete bağlanacağını söylemişti.

“Samsung cihazlarının 2017’de yüzde 90’ı, 2020’de ise tümü internete bağlı olacak”

İş dünyasında kullandıkları eski formülü rafa kaldırdıklarını belirten Yoon, ‘başarıyı fiyat rekabetinden değil, yenilikçi ve sürekli güncellenen teknolojiler sayesinde elde edeceklerini’ söyledi.

Grafen sayesinde mikroişlemci ve batarya teknolojisinde çığır açmaya çalışan Samsung, Yoon’un sözlerinden anlaşıldığı gibi 2015 ile öne çıkan tüm yeni teknolojileri yakından takip etmeyi amaçlıyor.

Kasasında 60 milyar dolar nakit bulunan Samsung, hırslı bir Ar-Ge politikası izlemek için yeterli güce sahip. Geçtiğimiz yıl yarısı internete bağlanabilen 665 milyon cihaz satan firma, artık gelirini promosyona değil ama Ar-Ge’ye harcayacak gibi görünüyor.

Kickass üzerindeki baskı artıyor

BitTorrent devi KickassTorrents, Somali tabanlı alan adı uzantısının yasaklanması üzerine geçici olarak erişime kapandı. Torrent bağımlılarını çıldırtan gelişme kısa süre içinde atlatılırken, Kickass üzerindeki baskının arttığı çok açık.

Megaupload’un ardından Demonoid ve BT Junkie’nin kapandığı günlerden bu yana en ‘sağlam’ BitTorrent platformlarından biri olarak ömrünü sürdüren Kickass, geçici bir alan adı sorunu yaşadıktan sonra tekrar aktif hale geldi.

Torrent camiasının haber portalı TorrentFreak’in verdiği bilgiye göre, şu an internetin en çok ziyaret edilen torrent platformu olan Kickass, Somali tabanlı .So üst seviye alan adı tarafından yasaklandı. Kickass.so alan adı bloke edilmesinin ardından geçici olarak devre dışı kalan Kickass’in, eskiden kullandığı Kickass.to adresinden tekrar aktif hale geldiği belirtildi.

Kickass.to, Pasifik’teki bir ada krallığı olan Tonga’dan sağlanıyor.

Kickass için güvenli bir üst seviye alan adı olan .So, Somali Cumhuriyeti’ne bağlı otorite dotSO tarafından yasaklandı. Bu gelişme, Pirate Bay’in zar zor ayağa kalktığı günlerde Kickass üzerindeki baskının da güçlendiğine işaret ediyor. Tahminler, Kickass’in faaliyetinden son derece rahatsız olan telif hakkı sahiplerinin otoritelere baskılarını artırdığı yönünde.

Kickass, en köklü torrent platformlarından biri olan Pirate Bay gibi son yıllarda birkaç kez alan adı değiştirmişti. Pirate Bay, ABD ve AB öncülüğündeki yasaklamalar karşısında .ac ve .sx üst seviye alan adlarını kaybetmişti.

“Torrent platformları küllerinden doğdukça telif hakkı sahipleri ve yasadışı platformlar arasındaki savaş da bir o kadar uzayacak”

dotSo, Torrent Freak’in yasaklama kararı hakkındaki yorum talebini cevaplandırmadı. Ancak yasadışı torrent platformlarıyla Batı arasındaki kavganın yeni coğrafyalara sıçradığı çok açık. Zira, Pirate Bay’in kurucularından Gottfrid Svartholm Warg, 2012’de Kamboçya’da tutuklanmıştı.

Tutuklama operasyonu için İsveç’in Kamboçya’ya 59 milyon dolar ödediği ve bu paranın ardında ABD olduğu iddia edilmişti.

İnternet özgürlüğü ve telif hakları ikileminde çözülmesi en zor ve aciliyet gerektiren konulardan biri yasadışı torrent platformları. Megaupload’un bulut ve şifreli dosya barındırma hizmeti sunan Mega adıyla yeniden belirmesi, Demonoid ve BT Junkie’nin de tekrar aktif hale gelmesi, savaşın daha uzun süreli olacağına işaret ediyor.

Hubble uzayda Smiley tespit etti

Hubble Uzay Teleskobu, uzayın oldukça soğuk ve bir o kadar gizemli karanlığında içimizi ısıtan bir görüntü elde etti: Gülen bir yüz.

Derin uzayı 25 yıldır gözlemleyen Hubble teleskobu, benzeri olmayan keşiflerine bir yenisini ekledi. SDSS J1038+4849 adı verilen galaksi kümesini gözlemleyen Hubble, ilk kozmik emojiyi ortaya çıkardı.

Yüzü oluşturan iki göz, iki ayrı galaksiyi temsil ediyor. Gözlerin altında beliren ağız şeklindeki çizgi ise Hubble’ın gözlem yapmak için kullandığı yerçekimsel hassas mercekleme yönteminden kaynaklanıyor. Bu yöntemde çok uzaklardaki kozmik yapıların yerçekim alanı bükülerek mercek görevi görüyor ve aydınlanmalarını sağlayan yıldızların ışınlar daha net bir görüntü elde etmek için kullanılıyor. Kısaca, gördüğümüz yapay bir gülen surat.

Galaksi kümeleri, yerçekimsel hassas mercekleme yöntemini kullanmak için en ideal kozmik yapılar. Devasa boyutları sayesinde sahip oldukları yerçekim kuvveti, etraflarındaki uzay-zamanı bükebilmelerini sağlıyor. Bir nevi ‘kozmik lens’ görevi gören galaksi kümeleri, etrafını saran ışığı büküyor. Sonuç olarak ortaya gülümseyen yüzün ağzı çıkıyor.

‘Einstein Halkası’

Kozmik emoji, Hubble’ın arşivindeki fark edilmemiş fotoğrafları tespit eden amatör gökbilimcilerin katıldığı Hubble’ın Gizli Hazineleri yarışması sayesinde ortaya çıkarıldı. Amatör astronom Judy Schmidt, derin uzaydaki gülen yüzü tespit eden kişi oldu.

Fotoğrafta görülen ‘halka benzeri yapı’ aynı zamanda ‘Einstein Halkası’ olarak biliniyor. Einstein, Görelilik Teorisi ile uzay-zamanın gizemleri hakkında birçok soruyu yanıtlamayı başarmıştı.

Göreve başladığı 1990 yılından bu yana bir milyondan fazla gözlem yapan Hubble Teleskobu’nun arşivine göz atmak isterseniz tıklayın.

Uyduları yörüngeye taşımak için savaş uçakları kullanılacak

Pentagon’un özel Ar-Ge kurumu DARPA, gelecekte uyduları yörüngeye savaş uçaklarıyla taşımak gibi uçuk kaçık bir proje üzerinde çalışıyor.

Uzay keşif çağında yeni nesil uyduların nasıl olacağı ve konumlarına nasıl yerleşeceği konusunda birçok plan yapılıyor. Öncelik, giderek artan maliyeti azaltmak ve uzay çöplüğünü artırmamak için uyduların boyutunu olabildiğince küçültmek. Bir diğer proje, parçalar halinde uzaya gönderilecek ‘modüler’ uyduların daha sonra yörüngede birleştirilmesi. Tabii bu plan için yeniden kullanılabilir roketlerin en az birkaç yıldır kullanılıyor olduğu günlere erişmek gerekiyor.

Projeler uzayıp giderken, Pentagon’un özel Ar-Ge şirketi olarak bilinen DARPA (İleri Savunma Projeleri Araştırma Ajansı), uyduları atmosfer dışına taşımak konusunda roket bilimcilerin ağzını açık bırakacak bir plan duyurdu. Plana göre uydular savş jetlerinin altına monte edilerek ateşlenecek. DARPA bu yaratıcı çözümle çok daha hızlı ve maliyeti düşük bir şekilde uydu taşımacılığı yapılabileceğini düşünüyor.

Engadget’da yer alan bilgiye göre, DARPA 30 kilo civarındaki uzay araçlarını uzaya taşımak için kullanılacak küçük roketlerin geliştirildiği ALASA adı verilen bir programa sahip. ALASA, uzay araçlarının yörüngeye konumlanması sürecinde savaş uçaklarından faydalanmayı kapsıyor.

24 saat içinde uydunuz tepemizde

DARPA, 2011’den bu yana geliştirmekte olduğu projeye ait bilgileri yeni yeni sunmaya başladı. YouTube’da yayımlanan videoda, savaş uçakları sayesinde uyduların yörüngeye 1 milyon dolardan daha düşük bir maliyetle gönderilebileceği belirtiliyor.

CBSNews’in verdiği bilgiye göre, uydular ALASA sistemi sayesinde 24 saat içinde alçak yörüngeye yerleştirilebilecek (Alçak yörünge yerden 160 ila 2000 bin km yükselikteki mesafe aralığını temsil ediyor. Birçok uydu ve teleskop 400 ila 900 km arasındaki yükseliklerde görev yapıyor). Bir hava üssü ya da uçak gemisinden havalanan savaş uçağının birkaç bin kilometreden bırakacağı iki aşamalı ALASA roketi, uzaya çıktıktan sonra taşıma yükü olan uyduyu belirlenen konumda serbest bırakıyor.

DARPA’nın 1990’da Orbital Sciences firmasıyla üzerinde çalıştığı Pegasus roketinden daha farklı olduğu belirtilen ALASA, daha gelişmiş bir itiş sistemi kullanıyor. Küçük uzay araçları taşımak için tasarlanan ALASA, tekrar kullanılabilme özelliği sayesinde SpaceX’e ciddi bir rakip olabilir.

SpaceX, dikey iniş yapabilen Falcon 9 roketiyle NASA’nın kargo ve astronot taşıma görevlerini üstlenmek istiyor. Ancak ALASA’nın öne sürdüğü 1 milyon dolarlık maliyete kıyasla, standart SpaceX ateşlemesi 55 milyon dolara geliyor. Dahası, ALASA’nın roket ateşlemelerinde yaşanan teknik arıza ve olumsuz hava şartlarına maruz kalma olasılığı çok daha düşük.

alasa-concept-image-2-100567187-primary.idge_-617x416

Boeing ile işbirliği

ALASA hakkında bilgi veren DARPA Taktik Teknoloji Birimi direktörü Bradford Tousley, ALASA sisteminin ikinci safhasında Boeing ile çalıştıklarını ve bu kapsamda 12 deneme ateşlemesi gerçekleştireceklerini belirtti. Tousley, ALASA’nın kullanıma hazır hale gelmesiyle ‘devrimsel ateşleme sistemlerini çok daha sık bir şekilde gerçekleştirebileceklerini’ ifade etti.

ALASA program müdürü Mitchell Burnside ise ‘mevcut ateşleme sistemlerinin neden olduğu limitleri aşmayı istediklerini’ söyledi. Burnside, ilk yörünge ateşlemesinin 2016’da yapılacağı bilgisini verdi.

Videosundan anlaşılacağı üzere pratik ve uygulanabilir bir sistem olarak beliren ALASA, küçük kargo ve uzay aracı taşımacılığında SpaceX’e çalım atabilir.

HyperX yeni oyun kulaklığını sundu

Bellek ürünleri devi Kingston Technology Co. Inc bünyesinde faaliyet gösteren HyperX®, HyperX Cloud II Head Set’ini duyurdu.

Nakliyatı başlayan HyperX Cloud II, yeni tasarım ürünü, 7.1 virtual surround USB ses kartı sesli kontrol cihazının yanı sıra, ödül kazanan HyperX Cloud başlığının tüm harika özelliklerini içeriyor.

Tamamen HyperX ses mühendisleri tarafından tasarlanan arkadan aydınlatmalı LED sesli kontrol cihazı, yazılım gerektirmeyen donanım tabanlı 7.1 virtual surround sesi, mikrofon ve ses ayarından bağımsız tutarak sunuyor. Oyunseverler 7.1 virtual Surround Sound teknolojisini kolayca tek bir tuşa basarak açabilir ve yedi konumlanmış hoparlör ile artırılan oyun tecrübesi yaşayabilir. PC ve Mac’de ses ve konuşmaları güçlendirmek için USB’den güç alan HyperX Cloud II aynı zamanda PS4 ve Xbox One için 3.5 mm’lik stereo kablo uyumlu.

Ses kapatma fonksiyonuyla dijital yeteneği artırılan mikrofon, USB ses kartı aracılığıyla otomatik kazanç ayarı ve yansıma önleyici özellik sunuyor. TeamSpeak tarafından onaylanan ve Skype ile uyumlu olan HyperX Cloud II, net ses kalitesini, oyun seslerini artırırken, arka plan gürültüsünü azaltıyor. Yüzde 100 hafızalı köpük içeren kulaklıklar ve başlık kayışı, saatler oyun oynarken maksimum konfor sağlıyor.

HyperX aynı zamanda ikinci oyun yüzeyi olan HyperX FURY Pro Oyun Faresi Pad’ini de sundu. Kumaş ve dolgu malzemesi ile üretilen HyperX FURY fare altlığı, optimum hassasiyet, konfor ve denge sağlıyor. Dört boyut seçeneğiyle sunulan HyperX FURY fare altlığı, her türlü oyunseverin çevresine uyum gösterecek şekilde taşınabilir ve dayanıklı olarak üretildi.

HyperX Müdürü Lawrance Yang, “HyperX aksesuarları serisini yeni Cloud II ve FURY fare altlığı ile genişletmekten heyecan duyuyoruz” ifadesini kullandı. Yang, “Artık oyunseverlere 7.1 virtual surround ses teknolojisi içeren başlığı orijinal HyperX Cloud konforu ve stiliyle sunabiliriz. İki yeni ürün oyunseverlere harika ses kalitesi ve kontrol imkanı sunarak sürükleyici bir oyun tecrübesi yaşatacak” dedi.

Kırmızı, top metali ve sınırlı üretim olacak pembe renklerde sunulacak olan HyperX Cloud II, iki yıl garanti ve HyperX güvenilirliği ile gelecek.

Kingston Technology’nin yüksek performanslı ürün birimi olan HyperX, yüksek hızlı DDR4 ve DDR3 bellekleri, USB Flash bellekleri ve oyun aksesuarları geliştiriyor. Oyunseverleri teknoloji meraklılarını hedefleyen HyperX, dünya çapında kalitesi, performansı ve yenilikçiliğiyle biliniyor. eSpor’a destek veren HyperX, küresel alanda 20’den fazla takıma sponsorluk desteği verdiği gibi Intel Extreme Masters’ın ana sponsoru olarak biliniyor.

Teknik özellikler için tıklayın.