James Webb Uzay Teleskobu Kızılötesi Işınlarla Jüpiter’i Yeniden Okudu

0
8030
NASA, ESA, CSA, Jüpiter ERS Ekibi; görüntü Judy Schmidt tarafından işlenmiştir.

James Webb Uzay Teleskobu(JSWT) geçtiğimiz haftalarda milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki galaksi kümesini gösteren görüntülerle tarih yazarken, bu defa gözlerini kendi evine çok daha yakın olan Jüpiter’e çevirdi.

Daha önce evreni gözlemlemede morötesi ışınlarını kullandığımız Hubble Uzay Teleskobu karşısında James Webb, bizlere kızılötesi bir bakış açısı sunuyor. Kızılötesi ışınların yardımı ile diğer teleskopların aksine toz bulutlarının arkasından bakabilmek ve dolayısıyla bilinen nesneleri farklı bir bakış açısı ile görebilmek mümkün hale gelmiştir.

Her iki görüntünün de alındığı kamera, gezegenin ayrıntılarının ön plana çıkarılmasını sağlayan üç özel kızılötesi filtreye sahip Yakın Kızılötesi Kamera’sıdır (NIRCam). Bu noktada belirtmek gerekir ki, kızılötesi ışınlarının insan gözü ile algılanamaması sorunu, ışığın görünür sprektruma çıkarılması ile çözüme kavuşturulmuştur. Bu doğrultuda görüntüde genel olarak en uzun dalga boyları daha kırmızı, en kısa dalga boyları ise daha mavi olarak betimlenmiştir.

Webb’den alınan birkaç görüntünün bir araya getirilmesi ile ortaya çıkarılan yekpare görüntünün ortaya koyduğu sahne şaşırtıcıdır. Zira bu görüntü ile, Jüpiter’in parlaklığının milyonda birini temsil eden soluk halkalar ve bu gezegenin küçük iki uydusu Amalthea ve Adrastea da dahil olmak üzere gezegene ilişkin birçok detay ortaya çıkmıştır.

Bunun dışında auroraların gezegenin hem kuzey hem de güney kutuplarında yüksek irtifalara kadar ulaştığını görüyoruz. Auroraların içerisinde parladığı ve canlı bir kırmızı ile betimlenen filtre, auroranın altında ve üstünde yer alan bulutların ışığı yansıtmasının bir sonucudur. Öte yandan bahsi geçen filtrenin altında konumlanan ve sarı ile yeşil renklerle betimlenen filtreler ise, bulundukları kutup etrafında dönen pusa işaret ederler. Son olarak mavi ile betimlenen filtre ile daha derin bir buluttan yansıyan ışık gösterilmektedir.

Dünya’yı yutabilecek büyüklükteki fırtına “Büyük Kırmızı Leke”nin diğer bulutlara benzer şekilde beyaz görünüyor olmasının nedeni, yansıttığı güneş ışığının çok yoğun olmasıdır. Bu noktada Heidi Hammel[1]in ifadesi, buradaki parlaklığın yüksek irtifayı gösterdiği ve Büyük Kırmızı Leke’nin ekvatoral bölgede konumlanması nedeniyle bölgede yüksek irtifalı pusuların yer aldığı şeklindedir. Nitekim Hammel’a göre, birçok parlak beyaz ‘nokta’ ve ‘çizgi’ de, muhtemel olarak yoğunlaşmış konvansiyonel fırtınaların yüksek irtifada oluşturmuş olduğu bulut tepeleridir. Bunun aksine ekvatoral bölgenin kuzeyinde konumlanan koyu şeritler, daha az sayıdaki bulut örtüsünün bir sonucudur.

Hammer’ın görüşlerini destekler şekilde Pater[2] da şaşkınlığını, bu kadar iyi bir sonuç beklemediklerini ifade ederek dile getirmiştir: “Jüpiter’in halkaları, minik uyduları ve hatta galaksileriyle birlikte ayrıntılarını tek bir görüntüde görebilmemiz gerçekten olağanüstü.”

Bilim insanları şimdi Jüpiter’in muhteşem yapısını ve özelliklerini daha iyi anlamak için bu görüntülerden toplanan yeni verileri analiz etmeye devam ediyorlar.

______________________

1 Webb’de güneş sistemi gözlemlerinde bilim insanı ve AURA’da bilim başkan yardımcısı Heidi Hammel.

2 James Webb’in Early Release Science için uluslararası işbirliğinin gözlemlerini yöneten Berkeley, California Üniversitesi’nden emekli profesör ve gezegen astronomu Imke de Pater.

Kaynakça

Webb’s Jupiter Images Showcase Auroras, Hazes : nasa.gov

James Webb’s dreamy view of Jupiter reveals “remarkable” new detail: newatlas.com