Saniyede 500 şişe şarap saçıyor

0
3610
love joy dec
love joy dec

Astronom Terry Lovejoy tarafından keşfedilen C/2014 Q2, ne hikmetse kaşifinin soyadıyla mükemmel örtüşen bir ada sahip. Aşk neşesi olarak çevirebileceğimiz isim, kuyrukluyıldızın uzaya saçtığı birbirinden lezzetli 21 farklı organik molekülden geliyor. Uluslararası bir ekip tarafından yapılan en son araştırma ise kuyrukluyıldızın en aktif olduğu anlarda ‘saniyede 500 şişe şaraba denk gelecek miktarda alkol saçtığını’ ortaya koydu.

Paris Gözlemevi’nden Nicolas Biver ve ekibinin yaptığı en son gözlemler, Lovejoy gibi kuyrukluyıldızların Dünya’ya yaşamı getirmiş olabileceği düşüncesini güçlendiriyor.

Lovejoy, en son olarak Ocak ayında Dünya’nın 70,200,000 kilometre yakınından geçti. Gök cisminin peşinde bıraktığı yeşil-mavi kuyruk, gaz halinde uzayıp giden çift atomlu karbonun çözülmesiyle oluşuyor. Science Advances dergisinde yayımlanan makaleye göre, Lovejoy etil alkolden glikolaldehit’e kadar 21 farklı organik molekül saçıyor ve en aktif olduğu anlarda uzaya 500 şarap şişesi boşaltıyor.

Lovejoy'un 12 Şubat 2015'te Paris'ten çekilen fotoğrafı. [Fabrice Noel]
Lovejoy’un 12 Şubat 2015’te Paris’ten çekilen fotoğrafı. [Fabrice Noel]

Yaşamı ‘aşk neşesi’ mi getirdi?

Kuyrukluyıldızların ne kadar esrarengiz olduklarını ve ne denli sırlar saklıyor olabileceklerini 67P’yi takip etmeye devam eden Rosetta sayesinde biliyoruz. Güneş Sistemi’nin oluştuğu dönemden kalan ve bugün sistemi çevreleyen Oort Bulutu’ndaki donmuş zilyonlarca parçacığı temsil eden kuyrukluyıldızlar, 4,5 milyar yıldır açılmayı bekleyen veri bankalarını temsil ediyor.

Lovejoy, 1995’te keşfedilen ve 20’nci yüzyılın en çok gözlemlenen Hale-Bopp’un ardından en parlak ve aktif kuyrukluyıldızlardan bir tanesi. Lovejoy, 30 Ocak 2015’teki geçişinde saniyede 20 ton su saçıyordu. İspanya’nın Sierra Nedava Dağları’nda bulunan Pico Veleta radyo teleskobu, kuyrukluyıldızda mikrodalga parlaklığı tespit etti.

Güneş ışınları, kuyrukluyıldız atmosferindeki gazların farklı mikrodalga boylarında parlamalarını sağlıyor. 30 metrelik çanağa sahip olan Pico Veleta, eş zamanlı olarak her bir frekansı analiz edebiliyor ve böylece Lovejoy’un saçtığı organik moleküller tespit edilebiliyor.

Lovejoy'un Şili'deki La Silla Gözlemevi'ndeki görüntüsü. [Wikipedia]
Lovejoy’un Şili’deki La Silla Gözlemevi’ndeki görüntüsü. [Wikipedia]
Araştırmada yer alan NASA Goddard Uçuş Merkezi’nden Stefanie Milam, ‘çok karmaşık bir kimyaya sahip olduğu tekrar gözler önüne serilen kuyrukluyıldızların yaşamın kaynağı olabileceğini’ ifade etti.

Milam, “3,8 milyar yıl önce yaşanan Geç Dönem Ağır Bombardımanı’nda Dünya düşen kuyrukluyıldız ve asteroidlerin okyanusların oluştuğu döneme denk geldiğini ve söz konusu dönemde sadece su, karbon monoksit ve nitrojen gibi basit moleküller değil, çok daha karmaşık moleküllerin var olması gerektiğini’ belirtti.

Kuyrukluyıldızların tozu kime ait?

Çok karbonlu atomlara sahip moleküllere ait izlerin bulunması, Dünya’da yaşamın nasıl oluştuğu hakkında da izler sunuyor. Milam, şekerin yanı sıra proteinlerin yapı taşı amino asitlerin veya DNA’nın yapı taşı nükleobazların sadece iki veya üç atomlu moleküllere kıyasla çok daha kolay oluşabileceğini gördüklerini ifade ediyor.

Avrupa Uzay Ajansı (ESA), Temmuz ayında Rosetta’nın 67P/Churyumov-Gerasimenko’ye indirdiği Philae keşif robotunun 16 organik molekül izine rastladığını açıklamıştı. Kuyrukluyıldızın, Güneş Sistemi’nin oluştuğu dönemden kalan antik toz bulutuna ait parçacıklar sakladığı düşünülüyor.

Lovejoy araştırmasında yer alan Paris Gözlemevi’nden Dominique Bockelée-Morvan, “Bir sonraki aşama, kuyrukluyıldızlardaki toz tanelerinin Güneş Sistemi’nin oluşturan mı yoksa Güneş’in etrafındaki gezegen disklerinden mi geldiğini anlamak” ifadesini kullandı.

Elde edilecek sonuçlar, Güneş Sistemi’nin antik zamanları hakkında değerli bilgiler sunacak. Aynı zamanda sistemin etrafını saran şeker ve şarap depoları hakkında yeni bilgiler verecek.

Lovejoy'un 22 Şubat 2015 tarihli fotoğrafı. [Fabrice Noel]
Lovejoy’un 22 Şubat 2015 tarihli fotoğrafı. [Fabrice Noel]