Virüs nedir? Virüslerin hayatımıza etkisi nedir?

0
4936
virus resim 1
virus resim 1

Virüsler en küçük boyuttaki mikroplar olarak tanımlanabilir. Virüsler o kadar küçüktür ki genellikle soğuk algınlığına sebep olan ”Rhinovirus”ten bir pimin ucuna 500 milyon tane sığabilir. Virüslerin toplamda 7 takımı, 103 ailesi, 22 alt ailesi, 455 cinsi, 2,827 civarında türü vardır. COVID-19 pandemisine sebep olan Coronavirus, Coronaviridae ailesi içinde yer almaktadır. Virüsler birçok yönden eşsizdir fakat onları eşsiz kılan en önemli özelliklerinden biri tam olarak canlı  veya cansız şeklinde tanımlanmamalarıdır.

Virüsler canlı hücrelerin içinde canlı özelliği gösterirken, hücre dışında cansız özellik gösterir. Bu özellikleri virüsler hakkında birçok tartışma konusuna yol açar. Virüslerin girdiği hücre ise genellikle konak hücre olarak adlandırılır. Virüsler proteinden oluşan ve ”kapsid” şeklinde adlandırılan özel bir yapının DNA veya RNA’yı çevrelemesiyle oluşur. Virüsler genelde DNA veya RNA’dan birisini bulundurur. İkisinin bulunduğu sık görülmez. Virüsler kona hücrenin içine girer ve kalıtsal metaryellerini bu hücreyi kullanarak çoğaltarak ürerler. Daha sonra konak hücre patlar ve yeni oluşan virüsler ortama yayılır. Ortama yayılan virüsler başka konak hücrelere tutunur ve aynı işleme yeni konak hücrede devam ederler. Bu sırada virüs milyonlarca mutasyon geçirir. Bu mutasyonların çok küçük bir kısmı virüste insana bulaşacak şekilde özellik kazanmasına sebep olur.

RNA parçacıklarının mutasyon geçirme ihtimali DNA’dan fazla olduğundan DNA virüslerine karşı aşı geliştirmek daha kolaydır. Şu an içinde bulunduğumuz COVID-19 pandemisine sebep olan Coronavirüs’ün de bir RNA virüsü olduğu dolayısıyla hızlı evrim geçirdiği ve aşı çalışmalarının kolay olmadığı biliniyor. Her yıl etkisini gösteren ve halk arasında grip olarak bilinen Influenza virüsleri de aynı şekilde RNA virüsü özelliği taşıyor. Bu özelliklerinden dolayı oldukça hızlı evrim geçiriyor ve aşı çalışmalarına karşı direnç gösteriyor. Yapılan aşılar ise DNA virüsleri için yapılan aşıların etkisi (yaklaşık 5 yıla kadar çıkabiliyor) kadar sürmüyor ve her yıl yeniden aşı gerektiriyor.

Virüslere karşı aşı tedavisi

Aşının çalışma prensibi, virüsün güçsüz veya ölü hali ile önceden karşılaşarak ona karşı koruma sağlayan bağışık sistemi hücrelerinin; virüs vücuda girmeden üretilmesi şeklindedir. Virüslere karşı çeşitli aşı üretme yöntemleri bulunmaktadır. Bunlardan ilki virüsün zayıflatılarak vücuda verilmesidir. Bu aşı çeşidi Kızamık, Kabakulak, Rotavirüs, Su Çiçeği ve Influenza için kullanılır. Başka bir aşı üretme yöntemi ise virüsü inaktif hale getirerek veya öldürerek vücuda vermektir. Bu yöntem virüsü inaktif hale getirmek veya öldürmek için genellikle kimyasal madde kullanımı gerektirir. Ölü veya inaktif virüs hastalığa sebep olamaz. Bu yöntem genellikle Çocuk Felci(Polio), Hepatit A, Kuduz ve bazı Influenza türleri için kullanılır. Diğer bir aşı üretme yöntemi ise virüsün bir parçasının vücuda enjekte edilmesi şeklindedir. Genelde parça olarak virüsün yüzeyinde bulunan protein kullanılır. Bu yöntem Hepatit B, Zona Hastalığı ve HPV’de kullanılır. 

Virüslerle ilgili diğer ilginç bir nokta ise tamamen zararlı olmamalarıdır. Bazı virüsler konakçılarıyla simbiyotik bir ilişkiye girerek konakçıya fayda sağlayabilirler. Bunun yanında virüsler programlanarak kanserle ve çeşitli genetik hastalıkların tedavisinde kullanılabilir. Virüsler doğrudan hücrelere saldırdığından programlanmış virüs hücresel hastalıklarda insanlara yardımcı olabilir.

Bakteriyofaj Nedir? Bakteriyofaj Hangi amaçlarla kullanılabilir?

Bakteri ve arkelere tutunan özel bir virüs çeşidini temsil eden bakteriyofajlari antibiyotik tedavisi yerine kullanılabilir. ‘’Bakteriyo’’ kelimesi bakteriden ‘’faj’’ kelimesi ise Yunanca’da parçalayıp yutmak anlamına gelen “phagein’’ kelimesinden gelmektedir. Bakteriyel hastalıkların önlenmesinde antibiyotik tedavisi kullanılır fakat bakteriler gün geçtikçe antibiyotiklere direnç kazanırlar. Buna ‘’Antibiyotik Direnci’’ denir ve bu durum gün geçtikçe daha tehlikeli bir durum haline gelmektedir. Bakteriyel hastaklıkların tedavisinde bilim insanlarını zor duruma sokan antibiyotik direncine bakteriyofajlar gelecekte bir çözüm olabilir. 

Bakteriyofajların bakteriyel hastalıkların tedavisinde kullanılması yeni yapılmaya başlanan bir tedavi yöntemi değildir. 20.yüzyılın başlarında keşfedilen bakteriyofaj, bakteriyel hastalıkların tedavisi için bir dönem kullanılmıştır fakat ortaya çıkan bazı sorunlardan dolayı antibiyotik tedavisi tercih edilmiştir. Bakterilerdeki antibiyotik direncinin bu kadar artıp tehlikeli bir duruma gelmesi ise bilim insanlarını bakteriyofaj tedavisi konusunda tekrar düşünmeye hatta üstünde çalışmasına yol açmıştır. Çeşitli bölgelerde ise aktif olarak kullanılmaktadır. Ortadan kaldırılması gereken çeşitli sorunlar olmasına rağmen bakteriyofaj tedavisi gelecekte bakteriyel enfeksiyonlar için umut verici bir tedavi yolu olarak duruyor.

Virüslerin Geleceği

Bunların dışında virüslerin oldukça ilginç özellikleri sayamayacağımız kadar fazladır. Henüz keşfedilmemiş birçok özelliği de bulunmaktadır. Bilim insanları gün geçtikçe virüsler hakkında yeni bilgiler elde ediyor. İçinde bulunduğumuz  COVID19 pandemisine sebep olan koronavirüs türü hakkında da yeni bilgiler elde ediliyor. Henüz keşfedilmemiş virüs türleri de bilim insanlarını gelecekte yaşanabilecek pandemiler konusunda endişelendiriyor.

Buzulların erimesi ve ekosistemlerin bozulması hiç bilinmeyen yeni virüs türlerine ve dolayısıyla yeni pandemilere yol açabilir. Bilim insanları bunu engellemek için tüm güçleriyle çalışıyor. İçinde bulunduğumuz pandemiyi yenmek için hepimiz sosyal mesafeyi korumaya, maske takmaya ve temizliğe dikkat etmeliyiz. Gelecekte başka pandemilerin yaşanmaması için de devletler ve insanlar dikkatli olmak zorunda.