Çarşamba, Ekim 9, 2024
More

    Yeni Bir Dünya Arayışı

    Dünya genelinde gelişi büyük coşku kutlanılan 2020 yılının hiç de hayal edildiği gibi geçmediği muhakkak. 2019’un sonlarında kimi para, kimi başarı, kimi aşk, kimi sağlık diledi. 2020 tüm bu güzel masumane dilekler yerine “acaba bugün ne oldu?” ya da “ne olacak?” dedirten haberler ile geldi diyebiliriz. Yangınlar, depremler, çığ düşmesi, uçak kazaları, istilalar, salgınlar, meteor çarpması veya teğet geçmesi, göktaşı düşmesi, işsizlikler, Dünya’nın manyetik kutbunun kayması ve dahası. Bazı insanlar her şeyden umudu kesmiş, uzaylıların gelip ya Dünyayı ele geçireceğini ya da yok edeceğini bekleye dursun, tarihler 30 Mayıs 2020’yi gösterdiği günün gecesi, SpaceX şirketi, Crew Dragon isimli uzay aracı ile iki astronotunu Uluslararası Uzay İstasyonuna gönderen ilk özel şirket olarak başarı sağlamış, tüm dünya canlı yayınlarla bu olayı izlemiş, bu ana tanıklık etmiştir.

    O tarihi dakikalardan sonra bilim, mühendislik, uzay ve havacılık adına güzel gelişmelerin yaşanması, içleri bir nebze de olsa rahatlattı diyebiliriz.

    Şimdi akıllarda şu soru var: “ Eee madem uzaya daha kolay gidebiliyoruz artık, yaşanabilir yeni bir Dünya’ya gidelim”. Olabilir ama hangisine gidelim, hangi gezegen veya ay bize Dünya’dan daha konforlu yaşam alanı sunabilir ki???

    Bilim insanlarının merakları ve çalışmaları var oldukları günden beri devam etmekte ve bu konu asırlardır çalışılmaktadır.

    Başka Gezegen Veya Uyduda Yaşam Var Mı?

    Gelin bu sorunun cevabını arayalım:Güneş sistemimizin en olağanüstü, Güneş’e en yakın ve en hızlı dönen gezegenlerinden birisi olan Merkür. Adını Romalıların haberci tanrısından almıştır. Kendi ekseni etrafındaki dönüşünü 59 gün, Güneş etrafındaki dönüşünü ise büyük bir hızla 88 günde tamamlar. Kendi ekseni etrafında yavaş dönmesinden dolayı gündüz ve gece çok uzun sürer. 1 yılı 88 güne sığdırsak bile yüzeyindeki sıcaklık 430°C ‘ye ulaşırken ince atmosferi nedeniyle yüzeydeki gece sıcaklığı  -180°C ’ye düşerek gecelerin çok soğuk olmasına neden olur. Atmosferi oksijen, sodyum, hidrojen, helyum ve potasyum barındırır ve uydusu bulunmamaktadır.

    Dünya’nın ikizi

    Gelelim adını Romalıların sevgi ve güzellik tanrısından alan, gün batımı veya gün doğumlarında göz alıcı parlaklığı ile gökyüzünü süsleyen ve kendisine hayran bırakan Venüs’e.

    Bilim insanlarına göre Venüs ölümcül bir gezegendir. Bazı geceler günbatımından sonra Batı yönünü süsleyen bu gezegen, Dünya’nın ikizi ve aynı zamanda çoban yıldızı olarak da bilinir. Diğer gezegenlerin aksine ters yönde dönerek, kendi ekseni etrafındaki dönüşünü 243 gün, Güneş etrafındaki dönüşünü ise 225 günde tamamlar.

    Kalın atmosferi ısıyı sera etkisi ile yakalayarak, sıcaklığın yaklaşık 465 °C ulaşmasına neden olur ki bu kurşun eritmek için yeterli bir sıcaklıktır. Uydusu olmayan gezegenler arasındadır.

    Sayısız hikaye ve filme konu olan kızıl gezegen ismini mitolojide savaş tanrısından alan kızıl gezegenimiz Mars ise son yapılan araştırmalarda bilim insanlarının, yaşanabilir olabileceğini düşündüğü bir gezegendir. Marsta bir zamanlar su bulunduğunu tespit eden insansız robot uzay araçları, Mars yüzeyine başarılı bir şekilde iniş yaparak incelemelerde bulunmaya devam etmektedir.Kızıl renkli görünme sebebi ise kayalık bir gezegen olması ve kayalardaki yada topraktaki demir mineralleri oksitlenmesi yani paslanmasıdır.

    Bu da toprağın kırmızı görünmesine neden olmaktadır. Kendi ekseni etrafında hareketi 25 gün, Güneş etrafındaki hareketi ise 687 gündür. Marsın yüzey sıcaklığı biraz serin olmakla birlikte sıcaklık en fazla 10 dereceye ulaşır. Atmosferde çoğunlukla karbondioksit, azot, argon, az miktarda oksijen ve su buharına sahip ince bir yapıya sahiptir. İki tane uydusu vardır.

    Güneş sistemindeki hacmi ve kütlesi bakımından diğer gezegenlerin toplamından yaklaşık iki kat daha büyüktür. Dünyayı bir üzüm büyüklüğünde düşünürsek eğer Jüpiter, basketbol topu büyüklüğündedir denilebilir. Büyük olmasından dolayı ismi mitolojide baba tanrı olarak anılır.

    Galileo ve Jüpiterin 4 uydusu

    1610 yılında Galileo yaptığı teleskopu gökyüzüne çevirdiğinde Jüpiter’in dört büyük uydusunu (Io, Ganymede, Europa, Callisto) keşfetmişti. Atmosferindeki çizgi ve kıvrımlar, hidrojen ve helyum atmosferinde yüzen soğuk, rüzgârlı amonyak ve su bulutlarıdır. Yüzeyindeki kırmızı lekesinin ise en az 400 yıldır devam eden ve dinmeyen dev bir fırtına olduğu bilinmektedir. Zayıf halka sistemi ve 75’ten fazla uydusu bulunmakla birlikte bazı uydularının yer kabuğu altında yaşam ihtimalini destekleyen okyanusları bulunmaktadır.

    “24 saat yetmiyor!”

    Büyüleyici halkalarının olması orada yaşamayı havalı kılsa da Dünya’da 24 saatin kendisine yetmediğini düşünenler için durum pek de iyi görünmüyor. Satürn’de bir gün 10 saat, bir yıl 29 Dünya yılı sürmektedir. 29 tanesi resmi olmamakla birlikte 82 tane uydusu bulunmakta ve bu uydulardaki yaşam üzerinde durulmakta ve araştırmalar devam etmektedir. 2014 yapımı film olan Interstellar’da (izleyenler hatırlayacaktır), astronotların başka bir galaksiye seyahat etmesini sağlayan solucan deliği Satürn’ün yakınında görünür.

    Uranüs’ün Keşfi

    1781’de bir teleskop yardımıyla keşfedilen, başlangıçta bir yıldız yada kuyrukluyıldız olabileceği düşünülen Uranüs yapılan detaylı gözlemler sonucu gezgen olduğu anlaşıldı. Bir buz devi olan Uranüs, az miktarda metan ile çoğunlukla moleküler hidrojen helyumdan oluşan bir atmosfere sahiptir. Mavi renkli olmasını ise metana borçludur. Uranüs’te bir yıl 84 Dünya yılı, bir gün ise 17 saattir. Bilinen 13 halkası olmakla birlikte, içteki halkalar dar ve koyu, dış halkalar ise parlak ve renklidir. Venüs gibi Uranüs de diğer gezegenlerin tersi yönde dönmektedir. Dünyada 23 derece olan eğim, Uranüs’te 98 derecedir. Bu durumdan mevsimler oldukça etkilenir. Gezegenin kuzey kutbu kışın 21 yıl gece, yazın 21 yıl gündüz,  ilkbahar ve sonbaharda 42 yıl gündüz ve gece yaşanır.

    Güneş’e en uzak olan Neptün… Uranüs’e benzerlik göstermesinin yanı sıra bir buz devidir. Kütlesinin çoğunu, küçük kayalık çekirdeğin üzerinde sıcak, yoğun bir buzlu malzeme sıvısı su, metan ve amonyaktır. Güneş sisteminin en soğuk ve en şiddetli rüzgârları çok hızlı hareket eden beyaz bulutları olan gezegenidir. 2011 yılında, 1846’taki keşfinden bu yana ilk 165 yıllık yörüngesini tamamlamıştır. Bir gün 16 saat,  bir yıl ise 165 Dünya yılı sürmektedir. Atmosferi çoğunlukla hidrojen, helyum ve metandan oluşur. Mevcut altı halkasını görmek çok zordur ve 14 uydusu bulunmaktadır.

    Uydumuz Ay,1950’lerde uzay çağı başladığında insanların ulaşmaya çalıştığı ilk yerdi. 385.000 km mesafede etrafımızda dönmektedir. Ay’ı keşfetmek için ülkeler 100’den fazla robot araçlar gönderdi. Ay’ın zayıf atmosferi, su eksikliği yaşamı desteklememektedir.  Şu zamana kadar 24 insan Dünya’dan Ay’a seyahat etmiş, 12 astronot yüzeyinde yürümüştür. Ay’ımız ovaları, dağları ve vadileri olan bir çöl gibidir. Ayrıca uzay kayaları yüksek hızda yüzeye çarptığında oluşturulan birçok kratere, deliklere sahiptir. Ay’da nefes alacak hava yoktur. Ay, Dünya’yı oval şekilli bir yörüngede dolaşır ve  Dünya’dan Ay’ın hep aynı yüzünü görürüz. Diğer tarafı görmek için uzaya gitmemiz (!) veya uzay araçları göndermemiz gerekir.

    Uzay ve Carl Sagan

    Artık Neptün ötesini biraz kenarda bekletip, şöyle geriye dönüp bakınca veriler başka bir yaşam için şu anda pek elverişli olmadığını anlıyor ve Carl Sagan’ın şu sözlerini hatırlıyorum:

    Carl Sagan

    “… biz sadece kendi biyoloji türümüzü aramıyoruz. Yaygın halde bulunan herhangi bir fotosentez pigmenti, atmosferin geri kalanıyla dengeyi büyük ölçüde bozan herhangi bir gaz, yüzeye verilmiş herhangi birçok geometrik biçim, gece yarıküresinde herhangi bir sürekli ışık gruplaşması, astrofiziksel olmayan herhangi bir radyo emisyon kaynağı yaşamın varlığını gösterecektir. Dünya’da tabii ki sadece kendi tipimizdekini bulduk ama başka yerlerde birçok başka tiplerde saptanabilecekti.

    Ama bulamadık. Bu üçüncü gezegen incelemesi, solar sistemdeki tüm dünyalar arasında sadece bizimkinin yaşam tarafından onurlandırıldığı konusunda vardığımız çekingen sonucu güçlendiriyor. Aramaya yeni başladık. Belki yaşam Mars’ta ya da Jüpiter’de, Europa ya da Titan’da gizleniyordur. Belki de galaksi, yaşam yönünden bizimki kadar zengin dünyalarla doludur. Belki de böyle keşiflerde bulunmanın eşiğindeyiz. Ama mevcut bilgilere dayanarak konuşursak, şu anda Dünya benzersiz. Henüz başka hiçbir dünyanın, teknik bir uygarlık bir yana, bir mikrop bile barındırdığı bilinmiyor.”

    “ Torunlarımız Dünya’ya yakın asteroitlere ve Mars’a, dış solar sisteminin aylarına ve Kuiper kuşağına yerleşseler bile durum yine de tümüyle güvenli olmayacak. Uzun vadede Güneş, Xışını ve morötesi patlamaları yaratabilir…” (The Pale Blue Dot –Soluk Mavi Nokta, Carl Sagan)

    Görünen o ki şimdiki araştırma ve çalışmalar Dünya kadar konforlu ve rahat bir gök cismi bulamayacağız yönünde. Yine de henüz her şey bitmiş değil elbet. Önümüzdeki yıllar uzay ile alakalı daha birçok keşfe ve ilklere kapı aralayacağa benziyor.  Hayat var oldukça bilim de olacaktır. Takip kalalım

    Kaynaklar:

    https://solarsystem.nasa.gov/solar-system/our-solar-system/overview/

    Uzay Ansiklopedisi- Tübitak Popüler Bilim Yayınları

    Görsel Kaynak:

    https://tr.pinterest.com/

    ttps://commons.wikimedia.org/wiki/File:Sunset_view_at_Paranal_with_Moon,_Venus_and_an_AT.jpg

    https://sciencebate.wixsite.com/bilimekatkisiolanlar/single-post/2015/10/25/Galileo-Galilei

    https://www.ntv.com.tr/galeri/seyahat/evinizden-marsa-sanal-seyahat,vU3u9vQ6xEmMOoYPnp3vOQ/xJTpw4CaGEy6J7Iqi15Crg

    EN COK OKUNANLAR

    İlgili Makaleler