9.000 Yıllık Kadın Avcının Kalıntıları Tarih Öncesi Avcılığa Bakışı Değiştirebilir

0
4427
womanhunter andes
womanhunter andes

Güney Amerika’nın And Dağları bölgesinde titizce hazırlanmış bir mezarda bulunan 9.000 yıllık kalıntılar, tarih öncesi zamanlarda avcıların cinsiyet dengesi konusundaki düşünceleri baştan çizebilir.

Science Advances dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, And Dağları’nda bulunan kalıntılar henüz 17 ila 19 yaşında hayatını kaybetmiş genç bir kadına ait. Titizce hazırlanan mezarında avlarını vurmak için kullandığı taş nesnelerin yanı sıra hayvan kesimi için kullanılan aletler bulundu.

California-Davis Üniversitesi’nden antropolog Randall Haas’ın başını çektiği araştırmada, genç kadının “avlanma eşyaları” ile bulunmuş olması doğrudan bu işle ilgilendiğine işaret ediyor. Arkeolojik arşivleri inceleyen araştırma ekibi, And Dağları bölgesindeki mezarda olduğu kadınların avcılık eşyaları ile gömüldüğü birkaç örneğe daha ulaştı.

Yapılan araştırma, aynı zamanda tarih öncesi topluluklarda kadın ile erkeğin rolü hakkında yeni görüşler de ortaya koydu. Bulgular, sanılanın aksine, avcılığın erkeklerin öne çıktığı bir faaliyet olmadığını gösteriyor. Haas, araştırma makalesindeki açıklamasında, “Bulgular antik avcı-toplayıcı toplumların ve genel olarak insan gruplarınn en temel organizasyon yapısı hakkında yeniden düşünmemizi sağladı” ifadesini kullandı.

Haas, avcı-toplayıcı topluluklara ait en genel inanışa göre erkeklerin avcı, kadınların ise toplayıcı olarak belirdiğini belirtti. Araştırmacılara göre, Batı uygarlığındaki iş bölümüne ait inanışlardan dolayı bugüne kadar avcılık eşyaları ile bulunan kadınların mezarlarına gereken önem verilmedi. Oysa ki, bugüne kadar kadınların avcılıktaki rolü hakkında oldukça belirgin bulgular ortaya çıkarılmıştı.

Kadın ve Erkek Avcı Bir Arada

Genç kadın avcının mezarı, 26 diğer mezar ile beraber Peru’daki Wilamaya Patjxa kazı alanında bulundu. Her ne genç kadının kalıntılarının büyük kısmı bozulmuş olsa da, kafatası, dişleri ve bacak kemikleri incelenebildi. Kemiklerinin yanında ise 24 taş eşya ile mermi amacıyla kullanılan altı taş parça bulundu. Mezarda bulunan 20 parça, kalça kemiğinin üzerinde bir arada toplanmış ve kısmen bir yığın halinde tutulmuştu. Bu şekilde bulunmaları, özellikle mezar eşyaları olarak seçildiklerine işaret etti.

Kadın avcının eşyalarının hemen yanında 25-30 yaşlarında bir erkeğe ait olduğu anlaşılan ikinci bir mezar bulundu. Araştırmacılar, Amerika kıtalarındaki bilinen en eski avcı mezarlarının bulunduğuna dikkat çekerek keşfin oldukça önemli olduğunu belirtti.

Radyokarbon tarihleme yöntemi ile Wilamaya Patjxa kazı alanında bulunan insanların Erken Holosen dönemine denk gelen 9.000 yıl öncesinde yaşadığı anlaşıldı. Diş ve kemik yapılarının incelenmesi ile bulunan insanların yaş ve cinsiyetleri ortaya çıkarıldı. İzotop analizleri ise genç kadın avcı ile erkeğin etobur olduklarını ortaya koydu ve avcı oldukları bulgusunu güçlendirdi.

Mezarda bulunan taş mermilerin büyük hayvanları avlamak için kullanıldığı, taş bıçaklar ve taş pulların ise iç organları çıkarmak ve deri yüzmek için kullanıldığı düşünülüyor.

Wilamaya Patjxa kazı alanı. (Randall Haas)

Kadınlar Avcı Toplumlarda Öne Çıkıyordu

Araştırmacılar, avcı kadının eşyaları ile gömülmüş olmasının toplumdaki yeri ve rolünü ortaya koyduğunu vurguladı. Örneğin savaşçıların kılıçları ve kalkanları ile gömüldüğü biliniyor. Hatta, yakın geçmişte yapılan arkeolojik keşifler Viking savaşçılarının büyük kısmının kadın olduğunu ortaya çıkarmıştı.

Haas ve ekibi, elde ettikleri bulguları desteklemek için Kuzey ve Güney Amerika’da Eski Pleistosen (buzul çağı) ve Erken Holosen dönemlerine uzanan 107 kazı alanında incelenen 429 mezara ait bilgileri değerlerlendirdi. Toplamda, açıkça avcı malzemeleri ile gömülmüş 27 mezar keşfedildiğini tespit ettiler. Bu mezarlarda yatan insanlardan 11’i kadındı.

Araştırmacılar, elde edilen bilgiler ışığında kadınların avcılıkta sanıldığı gibi basit bir rol üstlenmediğini, etnoğrafik avcı-toplayıcı ve modern toplumlara kıyasla kadınların daha fazla rol oynadığına dair izler bulunduğunu belirtti.

Maalesef, arkeologların kadın avcıların avcı-toplayıcı toplumlarda oynadığı rolü ortaya koyan bulguları geçmişte gözardı ettiği anlaşılıyor. En son araştırmanın yazarları, “modern cinsiyet yapısının genelde geçmişi yansıtmadığını ve bilim insanlarının cinsiyetlerin geçmişteki rolleri üzerinde eleştiriden uzak varsayımlar yaptıkları” ifade edildi.

En son araştırma, tarih öncesi toplumların büyük hayvan avlarında “erkek ve kadınların katılımına” dayandığını savunan bilgiler sundu. Araştırmacıların yeni amacı, bu alanda yeni keşifler yaparak tarih öncesi toplumlarda kadın-erkek rollerinin nasıl değiştiğini daha iyi anlamak.