Pazar, Aralık 8, 2024
More

    Avrupa Birliği’nin “risk-düşürücü” stratejisi Çin’i dizginleyebilir mi?

    Çin’in kendi geleceğinde fazlasıyla nüfuz sahibi olacak, önlenemez bir güç olduğunu nihayetinde algılayan Avrupa Birliği (AB), ileri teknolojilere odaklı bir strateji ile direncini artırmayı hedefliyor.

    AB’nin ekonomik çıkarlar dışında güçlü bir birlik gösteremeyen yapısı ve pandemi ile sonrasındaki Ukrayna-Rusya savaşı sürecindeki yolsuzluklara iyice göz yuman tavrı, Çin ile son dönemde gerilen ilişkiler sonucunda geç de olsa değişmeye başlıyor. Avrupa, Doğu’dan yükselen ve neredeyse akla gelecek her alanda birinciliğe oynayan Çin’in önlenemez etkilerini fark etmiş olacak ki, bu güçle nasıl baş edebileceğine dair stratejileri nihayet geliştirmeye başladı.

    İlaç sanayinin pandemi sürecinde para bastığı, Ukrayna’nın Rusya işgali ile de sınırları iyice genişleyen savaş ekonomisinin utanmazlığı kalmamış uluslararası diplomasi altında trilyonlar ile oynadığı günlerin ardından, Avrupa Parlamentosu’na ev sahipliği yapan, Avrupa’nın sembolik başkenti Brüksel yeni bir döneme, gözleri daha açık bir şekilde uyanıyor.

    Avrupa Komisyonluğu başkanlığına 2019’da seçilen ve gelecek sene yapılacak seçimlerde ikinci kez seçilmeyi planlayan Ursula von Der Leyen, Eylül ortasında haksız rekabet gerekçesiyle Çin’den ithal edilen elektrikli aaçlara yönelik soruşturma başlatılacağını açıkladı. Çin hükümetinin yüksek orandaki ödenekleri sayesinde Çinli üreticilerin elektrikli araçları Avrupa piyasasında yerel rakiplerine kıyasla yaklaşık 10,000€ daha ucuz geliyor.

    Güneş paneli sektöründe 1990’lı yıllarda dünya lideri iken hükümet destekli Çin firmaları yüzünden birinciliğini kaptıran Avrupa, aynı senaryonun yaşanmasını önlemek istiyor. Çin menşeli elektrikli araçlar Avrupa elektrikli araç piyasasının %10’unu temsil etse de, Çin’in güçlü sanayisi, nadir mineraller rezervlerindeki üstünlüğü ve Avrupalı otomobil üreticileri ve üçüncü parti firmalar ile güçlü bağları, önlenemez bir tabloyu şimdiden gözler önüne seriyor.

    Avrupa için son derece kritik elektrikli araç piyasasını ve şarj istasyonlarından araç bataryalarına kadar birçok bağlantılı sektörü korumak adına başlatılacak soruşturma en erken bir yıl içinde sonuçlanacakken, Avrupa Komisyonu en son olarak ‘yüksek risk’ altındaki teknolojileri belirleyip koruma altında alma derdinde.

    Dört kritik alan

    Elektrikli araçlara yönelik haksız rekabet soruşturması, Ursula von Der Leyen tarafından ‘içimizde de dışımızda da olsa her ülke aynı muameleye tabi tutulmalıdır’ ifadesiyle dile getirilmişti. Ekim başında Avrupa Komisyonu’nun yüksek risk altında olduğunu belirttiği dört teknoloji; en son teknoloji mikroçipler, yapay zeka (AI) bazlı sistemler, kuantum bilgisayarlar ve genetik mühendislik, otokratik rejimler ve insan hakları ihlallerine karşı korunması gereken teknolojiler olarak listelendi.

    Üye ülkeler ve özel sektör ile yapılacak değerlendirmeler sonucu, yukarıdaki dördü dahil yüksek risk altında olduğu düşünülen teknolojilerin tam listesi bahar aylarında açıklanacak. Euronews’te yer alan bilgilere göre, alınacak kararlar doğrultusunda söz konusu teknolojilere yönelik ticari yasaklar ve yatırım denetimleri gibi muhtemele kısıtlamalar getirilebilir.

    Ursula von Der Leyen tarafından başı çekilen “risk-azaltma” stratejisinin amacı, on yıllar süren serbest piyasa ekonomisinin biriktirdiği hassasiyetler ve bağımlılıkları azaltması olarak gösteriliyor. Bir koruyucu edası ile öne çıkmaya çalıştığını düşünebileceğimiz von Der Leyen’in aklından geçen ilk baskıcı ve endişe verici rejimin Çin olduğunu özellikle belirtmek yersiz. Bunun ötesinde, Çin ile AB arasındaki ilişkilerini uzun süredir geren birçok unsur söz konusu. En önemlisi, tabii ki Sincan bölgesindeki Uygur halkının maruz kaldığı insanlık dışı baskılar. Bir ikinci komplo soslu ancak kökenleri Avrupa tarafında şüphesiz görülen unsur, Covid-19 pandemisi. Tüm bunların üzerine eklenen güncel kavgalar Rusya-Ukrayna savaşı ile sınırları belirgin şekilde çizilen cepheler ve Çin’in Tayvan’ı işgal tehdidi üzerine gerçekleştirdiği askeri tatbikatlar.

    Diplomatik yaklaşım altında, dün yapılan açıklamada Çin’in adı açık bir şekilde kullanılmadı. Öte yandan özellikle ABD’nin 10 yılı aşkın bir süredir maruz kaldığı sanayi casusluğunun baş aktörü olan Çin’in, ‘yüksek risk’ doğuran ilk ülkelerden biri olduğunu düşünmek için dahi olmaya gerek yok. G7 tarafından da halka baskı, uluslararası diplomaside baskıcı tutum ve misilleme ile yalanmaya başvurmakla suçlanan Çin ile nasıl baş edilecek?

    Akla gelecek her şeyde bir numara

    İnternette herhangi bir bilgi kontrol etmeme gerek kalmadan aklımda kalan bilgiler ile Çin’in uluslararası ticaret ve teknolojideki yerini aşağıdaki gibi özetleyebilirim:

    • Dünyanın en büyük petrol ithalatçısı,
    • Dünyanın en yüksek nadir mineral işleme kapasitesi bulunan ülkesi,
    • Dünyanın en büyük iki ve üç tekerli (elektrik dahi) araç ihracatçısı,
    • Dünyanın en büyük ticari araç ihracatçısı,
    • Dünyanın en büyük yeni enerjili araç (hibrit ve elektrik) üreticisi ve ihracatçısı.

    Aklıma gelen ve gelmeyen yığınla maddenin yanına, Çin kendi süper bilgisayar işlemcilerini üretebilen, buhar gücü ve elektromanyetik katapult sistemine sahip uçak gemisini üreten, kuantum iletişim ağı ve kuantum uyduları inşa eden, kendi uzay istasyonu, derin uzay roketleri ve Ay keşif araçlarını geliştiren, 2030 sonrasında da Ay’da koloni kurmayı planlayan bir ülke.

    Küresel elektrikli araç piyasası ele alındığında, Çinli otomotiv, batarya ve parça üreticilerinin önemi o kadar büyük ki, Avrupa bu şirketlerin işbirliği olmadan “Fit for 55” yasası ile öngördüğü 2035 emisyon seviyesine ulaşamaz. Kısaca, AB’nin karşı durmak istediği durum, Çin’e karşı oluşmuş kaçınılmaz bağımlılıkların ulusal güvenlik sorununa dönüşmesini engellemek.

    Bu aşamada Çin’in Sırbistan’dan Afrika’ya uzanan ve en son olarak Suriye’ye yayılması beklenen himayeci ticari gücünün de etkisi olduğunu düşünmek yersiz değil. Yakın geçmişten en akılda kalan hadiselerden biri, Çin’in inşa ettiği Afrika Birliği (AU) binasında tespit edilen casusluk ekipmanları. 2018’de ortaya çıkarılan skandalda, Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da yer alan binadan 2012-2017 yılları arasında hassas verilerin IT ağı aracılığıyla Çin’deki sunuculara iletildiği anlaşılmıştı. AU ile Çin tabii ki bu iddiaları reddetti.

    Nasıl bir strateji kullanılacak?

    Avrupa Komisyonu Değerler ve Şeffaflık (birimi) Başkan Yardımcısı Vera Jourova, “teknolojinin jeopolitik rekabetin merkezinde olduğunu ve AB’nin bir oyun alanı değil bir oyuncu olmak istediğini” ifade etti. İç piyasalar delegesi Thierry Breton ise alınan risk değerlendirmesi kararının “herhangi bir ülkeye karşı olmadığını, tüm Avrupa vatadaşlarının genel çıkarlarını düşündüklerini” söyledi.

    Risk değerlendirmesinin odaklanacağı ilk dört alan şu şekilde:

    Gelişmiş yarı iletkenler: Mikro elektronik, fotonikler, yüksek-frekanslı çipler ve yarı iletken üretim ekipmanı.
    Yapay zeka: Yüksek performans bilgisayar bilimi, bulut ve uç hesaplama (edge computing), veri analizi, bilgisayar görüşü, dil işleme ve nesne tanımı.
    Kuantum teknolojisi: Kuantum bilgisayarlar, kuantum şifreleme, kuantum iletişimler ve kuantum tespit ve radar teknolojisi.
    Biyoteknoloji: Genetik modifikasyon, yeni genomik yöntemler, gen araştırmaları ve sentetik biyoloji.

    AB üyesi ülkeler ve özel sektörün gerçekleştireceği analizlerin ardından yüksek risk taşıdığı düşünülen teknolojilerin listesi hazırlanacak. Gelecekte listeye kritik önem taşıyan “altı teknoloji” daha eklenmesi bekleniyor.

    Kritik teknolojilerin belirlenmesinin ardından nasıl bir strateji izlenebileceğine dair üç olasılık değerlendiriliyor:

    • AB sınırları içerisinde alternatifler geliştirmek,
    • Benzer yaklaşımlar sergileyen ülkeler ile işbirliği kurmak,
    • Ekonomik tehditlere karşı önlemler almak.

    Çin’e karşı elektrikli araç soruşturulmasının başlatılması için Fransa bastırmıştı. Kritik teknolojilerin kısıtlanması aşamasındaki ilk adımı ise 2023 başında Çin’e gelişmiş mikroçip teknolojisi iletecek ihracatı bloke eden Hollanda attı. Hollanda’nın “istenmeyen” sebeplere alet edileceği mazereti, Haziran ayında Avrupa Komisyonu tarafından ilki hazırlanan ekonomik güvenlik stratejisini de tetikledi.

    Strateji kapsamında AB ülkelerinin AB dışındaki ülkelere yaptığı ihracat ve yatırımların denetlenmesi yer alıyor. Elektrikli araç piyasasında olduğu gibi Çinli şirketlerle güçlü bağlar geliştiren ve yatırımlarının devam etmesini isteyen şirketlerin göstereceği tepki de kaçınılmaz olacak. Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un ‘ekonomilerinin koruyuculuğa değil ürünlerin çekiciliğine bağlı olmasını istediğini” belirtmesi, Avrupa’nın serbest piyasa anlayışına getirmek istediği düzenlemeler ile şimdiden çakışıyor.

    Avrupa Konseyi Dış İlişkileri’nde görevli Agathe Demarais’in belirttiği gibi Batı Avrupa’nın getirmek istediği zorlayıcı ve müdahaleci politikalar, birkaç yıl öncesinde düşünülemeyecek türden değişimlere işaret ediyor. Her ne kadar Avrupalı firmalara bir “risk-düşürücü” ayar verilmek istense de, Demarais’e göre Avrupa’daki firmaların üçte ikisi Çin ile ilişkilerden uzaklaşmak niyetinde değil.

    Kazanan şimdiden belli mi?

    EN COK OKUNANLAR

    İlgili Makaleler