Kepler verileri ile 300 ışık yılı ötede Dünya benzeri gezegen keşfedildi

0
6184
kepler1469 gezegen dijitalx
kepler1469 gezegen dijitalx

Astronomlar, 2018’de emekliye ayrılan Kepler Uzay Teleskobu’nun arşiv verilerini inceleyerek 300 ışık yılı ötede yaşanabilir bölgede yer alan Dünya benzeri gezegen keşfetti.

Kepler verileri, yıldızının su bulunma ihtimali bulunduran yaşanabilir bölgesinde yer alan kayalık bir dış gezegen keşfedilmesi sağladı. Astronomlar, geçmişte kullanılan algoritmaların tespit edemediği verileri tekrar taradıklarında, atmosfer sıcaklığı ve büyüklük olarak Dünya’ya benzeyen Kepler-1649c’nin varlığını ortaya çıkardı.

Dünya’dan 300 ışık yılı ötede yer alan Kepler-1649c, gezegenimizden 1.06 kat daha büyük. Gezegenin yıldızından maruz kaldığı gün ışığı miktarı, Dünya’nın Güneş’ten aldığı miktarın %75’ine eşit. Yüzeyindeki sıcaklık yaşama imkan verecek miktarda kabul edilse de, Kepler-1649c bir kırmızı cücenin yörüngesinde yer aldığı için yaşam için belli zorluklar olabileceği düşünülüyor.

NASA adına açıklama yapan Bilim Görevi Direktörü Thomas Zurbechen, “yıldızların ötesinde bir başka Dünya’nın yatıyor olmasının çok heyecan verici olduğunu” ifade etti. Zurbechen, Kepler’in yerini alan TESS uzay teleskobu ile Dünya benzeri gezegenlerin keşfine devam edileceğini belirtti.

Astrobiyologların Kepler-1649c’nin yüzeyinde yaşam olup olmadığına karar verebilmesi için gezegenin atmosferi hakkında belirgin bulgular elde edilmesi gerekiyor. Atmosferik özellikler, yüzeydeki sıcaklığı doğrudan etkilediği için yaşamın oluşup oluşmamasında kritik rol oynuyor. Dünya’ya benzerlik açısından geçmişte keşfedilen TRAPPIST-1f ve TOI 700d gezegenleri öne çıkıyor. Ancak atmosferleri hakkında kesin bilgiler bulunmaması, şu ana kadar Dünya’ya büyük benzerlik gösteren bir dış gezegenin saptanmasını engellemiş durumda.

Kepler-1649c, yıldızının etrafındaki bir turu sadece 19.5 Dünya gününde tamamlıyor. Dahası, sistemde bir diğer kayalık gezegen daha bulunuyor. Bu gezegen ile kırmızı cüce arasındaki mesafe, Kepler-1649c ile yıldız arasındaki mesafenin yarısı. Kısaca, Kepler-1649c Dünya gibi düşünülürse, ikinci kayalık gezegen Venüs’ü temsil ediyor.

[NASA/Ames Research Center/Daniel Rutter]

Algoritma hataları gözden geçirildi

Kepler görevindeki verileri analiz etmek için NASA Ames Araştırma Merkezi’ndeki bilim insanları “Robovetter” adı verilen algoritmayı kullanıyordu. Algoritma, Kepler’in dış gezegen tespiti için kullandığı “geçiş yöntemi” ili ilişkişi verileri analiz ediyordu.

Yıldızların önünde belli aralıklarla (ve belli miktarlarda) karanlık bir nokta oluşmasını sağlayan gezegen geçişleri, birçok farklı kozmik olay tarafından taklit edilebiliyor. Robovetter, yıldızların önündeki karaltıların gerçek gezegenler mi yoksa farklı kozmik olaylar mı olduğunu ayırt etmekti. Yanıltıcı geçişlere, “yanlış pozitifler” adı verilmişti. Robovetter’ın ortalaması, sinyallerin %12’sinin gerçek gezegen olduğuna işaret ediyordu.

Arışı sayıdaki sinyalleri analiz ettiğinden dolayı hata yapacağı bilindiği için Robovetter’ın verilerini analiz eden “Kepler Hatalı Pozitif Çalışma Grubu” oluşturuldu. Kepler, dokuz sene görevde kalmış ve aktif dış gezegen taramasını 2009-2013 yılları arasında gerçekleştirmişti. Çalışma grubunun üzerinden defalarca geçtiği veriler, Robovetter’in Kepler-1649c’yi gözden kaçırdığını ortaya çıkardı.

[NASA/Ames Research Center/Daniel Rutter]

Üçüncü bir gezegen de olabilir

Kepler-1649c, büyüklüğü ve yıldızından aldığı enerji kapsamında Dünya’ya en çok benzerlik gösteren dış gezegen değil. Ancak bulunduğu yıldız sistemi ile dış sistemlere yeni bir bakış açısı sunuyor. Sistemdeki dış gezegen (Kepler-1649) yıldızın etrafında her dokuz yörünge tamamladığında, iç kısımdaki gezegen dört kez turlamış oluyor. Bu tespit, Kepler-1649 sisteminin sıradışı bir düzene sahip olabileceği anlamına geliyor.

Bir sistemdeki gök cisimlerinin neredeyse mükemmel periyotlarla hareket etmesi, “yörünge rezonansı” ile açıklanıyor. Kepler-1649’daki dokuza dört oranı çok nadir kabul ediliyor. Genelde rezonanslar ikiye bir veya üçe iki şeklinde beliriyor. Gökbilimciler bu düzenden her iki gezegenin arasında yer alan üçüncü bir gezegenden kaynaklandığı düşündü. Ancak tüm incelemeler sonuçsuz kaldı. Bunun sebebi, esrarengiz (olası) gezegenin çok küçük olabileceği veya yörünge düzleminin Kepler verilerinin dışında kalması olarak açıklandı.

Nihayetinde, Güneş benzeri bir yıldızdan daha küçük ve soğuk bir kırmızı cücenin yörüngesinde Dünya benzeri yaşanabilir bir gezegen olabileceğine dair önemli bir delil elde edildi. Kırmızı cüceler, gezegenleri kendilerine çok yakın olduğu takdirde ne çok soğuk ne de çok sıcak olmak üzere yeterli sıcaklık sunabiliyor.

Texas Üniversitesi’nden Andrew Vanderburg, kırmızı cücelerin Samanyolu dahil birçok galakside en çok tespit edilen yıldız olduğuna dikkat çekerek, “elde ettiğimiz veriler çoğaldıkça kırmızı cücelerin etrafındaki küçük, kayalık ve yaşanabilir gezegeleri de daha fazla keşfedeceğimizi” ifade etti.

Bir gün bu gezegenlere gelişmiş uzay teleskopları ile Ay’a bakar gibi bakabilmek harika olurdu.

İlginizi çekebilir:

https://www.dijitalx.com/2019/01/01/2018de-kesfedilen-en-esrarengiz-dis-gezegenler/
https://www.dijitalx.com/2018/12/26/urkutucu-yeni-bir-dis-gezegen-turu-goz-yuvarlagi-gezegenleri/
https://www.dijitalx.com/2016/06/15/1200-isik-yili-otedeki-dis-gezegenin-goruntusu/