Paskalya Adası medeniyetinin nasıl çöktüğüne dair yeni bir teori sunuldu

0
7936
easter 0042
easter 0042

Paskalya Adası, dünyanın saklı kalmış antik tarihinde çok önemli yer tutan bir “kalıntıyı” temsil ediyor. Bugüne kadar yapılan araştırmalarda geçmişi aydınlatılmaya çalışılan uygarlığın geride bıraktığı en büyük iz ise şüphesiz dev moai heykelleri.

Yakın geçmişte yapılan ve kabul gören bir araştırma, dünyanın geri kalanından izole bir şekilde yaşamış olan Rapa Nui halkının, 17’nci yüzyılda doğal kaynakların tükenmesi nedeniyle medeniyetten koptuğunu öne sürmüştü. Dev moai heykellerinin yapımında kullanılan el aletlerini inceleyen yeni bir araştırma bu ise çelişkili yeni bir teori öne çıkardı.

Şili’nin 3,700 km batısında kalan Paskalya Adası, dünyanın en izole köşelerinden biri. 170 kilometrekarelik adanın, ilk olarak 1,100-900 yıl öncesinde Pasifik Okyanusu kökenli bir halka ev sahipliği yaptığı kabul ediliyor. Bu halkın temsil ettiği medeniyete dair en büyük iz, uzunlukları 10 metreye ve ağırklıkları 81 tona kadar çıkan dev moai heykelleri.

Rapa Nui halkı, 1700’lü yıllara erişemeden çöktü. Geleneksel teori, bu çöküşün sebebini ağaçların yok edilmesine bağlamıştı. Ağaçların ortadan kalkamsı ile erozyonlar adayı mahvetti, kıtlık baş gösterdi ve sosyal kaos patlak verdi.

California Üniversitesi’nden antropolog Jared Diamond’un 2005 yılında yayımladığı “Collapse” (Çöküş) adlı kitabında öne sürdüğü ve bilim dünyası tarafından kabul gören teorisi şu şekildeydi:

“Paskalya Adası’nda bir çevre soykırımı yaşandı. Polinezyalılar adaya ilk olarak M.S 800 yıllarında geldiler. Maalesef seçtikleri ada kuru, soğuk ve karadan uzaktı. Ayrıca rüzgarların savurduğu toz ve volkanik küller toprağı yeterince verimli kılmamıştı. Halka ev yapımı ve moai heykellerinin taşınması için ağaçları kesti ancak kesilen ağaçlar geri gelmedi. Çıplak kalan toprak örtüsü erozyona maruz kaldı ve verimlilik hızla düştü. Halk balık avlamak için tekne yapacak ağaçtan mahrum kalınca tüm kuşları avladılar. Hollandalılar 1722’nin Paskalya günü adaya gelmeden önce, halka vahşileşmiş ve yamyamlığa başlamıştı.”

Diamond, Paskalya Adası’nı “kendi kaynaklarını tüketerek yok olan medeniyetlere en iyi örneklerden biri” olarak göstermişti.

Dünyanın en gizemli adasına yatan sır

[Dale Simpson Jr.]

Ne kadar doğru?

Journal of Pacific Archeology dergisinde geçtiğimiz ay yayımlanan bir araştırma ise Diamond’un teorisine ters düşüyor. Araştırmaya göre, Rapa Nui halkı barbarlığa düştüğü öne sürülen dönemde inşaat aletleri yapımında ustalaşmış, gelişmekte olan bir medeniyetti.

Araştırmada yer alan Avustralya’nın Queensland Üniversitesi’nden Dale Simpson Jr, “Paskalya Adası’ndaki rekabet ve çöküş teorisi fazla abartılmış olabilir… Bana kalırsa, kaya oymacılığı sanayisine ait izler aileler ve zanaatkarlar arasında güçlü bir işbirliğine işaret ediyor” ifadesini kullandı.

Simpson ve meslektaşları Rapa Nui halkının el aletlerini inşa etmek için materyal topladığı taş ocaklarını inceledi. Kazma, keski ve balta benzeri bir alet olan toki gibi aletlerin çoğu, başlıca volkanik bazalttan yapılmıştı. Araştırmacılar aynı zamanda moai heykellerinin yakınlarından çıkarılan 1,624 nesnenin içinde yer alan 17 el aletini inceledi.

Araştırma iki soruya odaklandı: Birincisi el aletlerinin yapıldığı ham maddeler nereden gelmişti? İkincisi de bu maddeler insanların yaşadığı yerlere ne kadar yakındı? Cevap bulabilmek için tokilerden lazer yardımı ile mikro boyutta parçalar koparıldı. Bazalt örneklerindeki kimyasal elemetler daha sonra ada üzerindeki taş ocaklarında bulunan diğer materyaller ile karşılaştırıldı.

Sonuçlar, tokilerin büyük kısmının Rano Raraku olarak bilinen büyük bir taş ocağından geldiğini gösterdi. Bu da, ada halkının ağırlıklı olarak tek tür taş kullandığına, yani işbirliğinin güçlü olduğuna işaret ediyordu. Kısaca, birbirlerini parçalara ayırmak yerine Rapa Nui halkı beraber çalışıyor ve bilgi paylaşıyordu.

Simpson ve meslektaşları Rapa Nui medeniyetinin kaynaklarını hızla tükettiğini ve yok olma noktasına dek birbirileriyle savaştıkları düşüncesini reddediyor. Simpson’ın yorumu şu şekilde:

“Paskalya Adası üzerinde çok fazla gizem var. Çünkü her ne kadar izole olsa da insanlar büyük oranda işbirliği gösteriyordu… Zamanla kolonistler ve kölelik nedeniyle nüfus azaldı ancak kültür hayatta kalmayı başardı… Bugün binlerce Rapa Nui halen hayatta. Bu toplum yok olmuş değil.”

Dünya dışı yaşama işaret ettiği düşünülen 10 antik yapı

Gizem halen çözülmüş değil

Konu hakkında New Scientist’e açıklama yapan arkeolog Robert DiNapoli, “araştırmanın mantık içerdiğini” söyledi. DiNapoli, “Adadaki belli bir klanın kaynaklara erişim konusunda ayrıcalığa sahip olduğuna dair bir bilgi yok. Kısaca işbirliği yapıyor olmalıydılar… Rapa Nui işbirliğinden çatışmaya düşmüş de olabilir ancak bunu destekleyecek arkeolojik delil bulunmuyor. Tersine, tüm deliller antik geçmişi boyunca barış içinde yaşamış bir halka işaret ediyor” dedi.

Yine de Paskalya Adası’ndaki medeniyetin nihayetinde nasıl sona erdiğine dair halen birçok soru işareti var. Maoi heykellerinin inşa edildiği dönemden medeniyetin söndüğü güne kadar yaşanan süreçteki boşlukları doldurmak için de çok daha fazla delil gerekiyor.

Araştırmada yer alan Jo Anne Van Tilburg, “17 el aletinin üretiminde bir taş ocağının özellikle kullanılmış olması zanaatkarlığın bilgi paylaşımına dayandığını gösteriyor ancak bunun ne kadar işbirliği ortaya koyduğunu söylemek güç” dedi. Tilburg’un dikkat çektiği bir diğer nokta, işbirliğinin “zorunluluğa” dayanmış olabileceği. Nihayetinde, inanılmaz bir çaba gerektiren moai heykellerinin inşa edilmesi çok güçlü bir bağlılık ve çalışma gerektiriyor olmalıydı. Bu çalışmanın motivasyonu neye veya nelere dayanıyordu, kesin olarak bilmiyoruz…

Tilburg, moai heykellerinin civarında yapılacak kazılarda bulunması ümit edilen yeni eşyalar ile Rapa Nui kültürünü daha iyi anlayabileceklerini umuyor.